FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ.
BARIŞ AKADEMİSYENLERİ İKİNCİ KEZ İHRAÇ EDİLİYORLAR
YARGI ELİYLE SÜRDÜRÜLEN EZİYETE HAYIR!
Değerli basın emekçileri, bu gün “Bu Suça Ortak Olmayacağız!” bildirisine imza attıkları için OHAL kararnameleri ile üniversitelerden ihraç edilmiş olan Barış Akademisyenlerinin, hukuk mücadelelerini kazanarak görevine iade edilmelerine rağmen, yargı eliyle yapılmakta olan eziyeti kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.
Bilindiği gibi, 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerinden sonra ülkemizin güneydoğu illerinde yaşanan çatışma ortamına ve hak ihlalleri yaşandığına dair haberlere dikkat çekmek ve çözüm bulmak amacıyla, 1128 Akademisyen tarafından imzalanan (daha sonra imzacı sayısı 2212 ye çıkmıştır) “Bu Suça Ortak Olmayacağız!” başlıklı “Barış Bildirisi” 11 Ocak 2016 tarihinde kamuoyuna duyurulmuştu. Bildirinin açıklanmasından bir gün sonra ise İstanbul Sultanahmet Meydanında terör örgütü İŞİD tarafından canlı bomba eylemi gerçekleştirilmiş, bu saldırıda 13 kişi ölmüş, 14 kişi de yaralanmıştı. Aynı gün büyükelçiler kabul töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İŞİD saldırısından hiç söz etmeden Barış Bildirisini imzalayan akademisyenleri “aydın müsveddesi, karanlık, cahil, müstemlekeci” olarak nitelendirmişti. Bir kısım basının da konuyu aynı biçimde haberleştirmesi ile kanlı terör eylemi adeta unutturulmuştu. Günlerce imzacı akademisyenler konuşulmuş, isimleri ve üniversitelerinin basında ve sosyal medyada listeler halinde yayımlanması üzerine hedef haline gelmişlerdi. Bu süreçte farklı üniversitelerde imzacı akademisyenler tehdit edilmeye, savcılıklar tarafından gözaltı kararları verilerek, gece yarıları evlerinden alınmaya başlanmıştı. Cumhurbaşkanının imzacı akademisyenler hakkında “gereken yapılacaktır” ifadesinden sonra, YÖK Başkanlığı rektörleri Ankara’da olağanüstü toplantıya çağırarak talimatlar vermişti.
Dönemin Akdeniz Üniversitesi vekil rektörü Prof. Dr. Mustafa Ünal, daha Ankara’daki toplantıdan dönmeden alelacele açıklama yaparak, üniversitemizde imzacı olan sekiz akademisyen, yani bizler hakkında disiplin soruşturması açılacağını söylemişti. Dönemin Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Altunkaya, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Bayaner ve Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Göçmen’den oluşan sözde disiplin komisyonu, kurulmuştu. “Sözde komisyon”, savunma yapmamıza dahi fırsat vermeden, haksız ve hukuksuz biçimde hakkımızda ”meslekten çıkarılma” cezasına karar vermiş ve dosyalarımız üniversiteden ihraç edilmemiz için YÖK’e gönderilmişti. YÖK disiplin yönetmeliğinde tanımlanmış böyle bir suç ve ceza olmadığı gerekçesiyle dosyalarımızı iade etti. Barış isteyen akademisyenlerin cezalandırılması arzusu bununla da kalmayarak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkımızda hapis istemiyle ceza davaları açıldı, davaları sonuçlanan birçok arkadaşımız çeşitli hapis cezaları aldı.
15 Temmuz 2016 da yaşanan başarısız darbe girişiminden sonra ilan edilen “Olağanüstü Hal” ve buna dayalı olarak çıkartılmaya başlanan Kanun Hükmünde Kararnameler, barış akademisyenlerini ihraç etmek isteyen kimi üniversite yöneticileri için yeni bir fırsat yarattı. Akdeniz Üniversitesi Rektörü de bu fırsatı kaçırmayarak 22 Kasım 2016 Tarihinde yayımlanan 677 Sayılı OHAL kararnamesine ekli listeye adlarımızı yazdırarak, yıllarca emek verdiğimiz üniversitemizden ihraç edilmemizi sağladı.
Akdeniz Üniversitesi’nde bunlar yaşanırken ODTÜ, İTÜ, Boğaziçi, Galatasaray, Hacettepe, Koç, Sabancı gibi üniversitelerin yöneticileri, barış akademisyenleri için bırakın görevlerine son vermeyi, soruşturma açmaya dahi gerek duymayarak, akademik değerlere, düşünce ve ifade özgürlüğüne, evrensel ilkelere ve hukuka uymanın önemine gösterdikleri saygı ve özenle taşra üniversitelerinden farklarını ortaya koymuşlardır. Sonuç olarak, OHAL kararnameleri ile imzacı 2212 barış akademisyeninden 410 akademisyen kamu hizmetinden çıkartılarak, üniversitelerinden ihraç edilmiştir.
Hakkımızda açılan disiplin soruşturmaları, ceza davaları, Anayasa Mahkemesinin “Hak İhlali” kararı, OHAL komisyonu incelemesi ve ret kararı, sonrasında idare mahkemesi dava süreci yaklaşık yedi buçuk yıl aldı. Anayasa Mahkemesi, yapılan bireysel başvuruya ilişkin kararında “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisinde suç unsuru olmadığına; bu nedenle barış akademisyenleri hakkında disiplin soruşturması açılmasının, yargılanmalarının ve ceza verilmesinin ifade özgürlüğünün ihlali olduğuna hükmetti. AYM’nin “Hak İhlali” kararı sonrasında OHAL İnceleme Komisyonu, ceza davalarından beraat etmemize rağmen iade taleplerini topluca reddetmiş, OHAL Komisyonu Kararlarına karşı idare mahkemelerinde iptal davaları açılmış, mahkemelerin verdikleri iade kararları sonucu Barış Akademisyenleri görevlerine dönmeye başlamıştı.
İdare mahkemelerinde açılan davalardan toplam 319 dosya karara bağlanmış, bunlardan 157 ret, 162 göreve iade kararı verilmiştir. 67 dosya için de karar beklenmektedir. Göreve iade ve ret kararları için istinaf süreci ise hala devam etmektedir. Akdeniz Üniversitesi’nde de ihraç edilen sekiz barış akademisyeninden beşi için idare mahkemelerinde iade kararı verilmiş, halen üçünün yargı süreci ise devam etmektedir. Ancak, üniversite rektörlüğü göreve iade kararlarının iptal edilmesi için Bölge İdare Mahkemesine İstinaf başvurusu yapmıştır. Ankara 13. Bölge İdare Mahkemesi üniversitenin istinaf başvurusunu kabul ederek; Prof. Dr. Taha Karaman, Dr. Öğretim Üyesi Hafize Öztürk Türkmen ve Doç. Dr. Süleyman Ulutürk’ün göreve iade kararlarını iptal etmiş ve ikinci kez ihraç edilmelerine karar veriştir. Ankara 13. Bölge İdare Mahkemesi karara bağladığı 28 dosyanın tamamında göreve iadeyi oy çokluğu ile reddederken, Ankara 14. Bölge İdare Mahkemesi 34 dosyada iadeyi oy birliği ile onaylamıştır. Aynı konuda mahkemelerin birbirinin tersi yönde karar vermeleri hukuki bir skandal olarak ortaya çıkmıştır.
Ankara 13. Bölge İdare Mahkemesi verdiği iadeyi ret kararlarında “kopyala yapıştır” gerekçelerle, Anayasa Mahkemesi’nin bildiriyi imzalama eylemini “düşünce ve ifade özgürlüğü” kapsamında değerlendiren kararının altını boşaltmak istemektedir. Kamu görevlilerinin (ve akademisyenlerin) siyasi iktidara sadakatle itaat etmelerini zorunlu görmektedir. Verdiği yürütmeyi durdurma kararlarının gerekçelerinde akademik özgürlüğü yok saymakta, kamu görevlilerinin düşünce ve ifade özgürlüğünü ortadan kaldıran ve yok sayan ihraç uygulamasıyla disiplin cezası alarak kamu görevinden çıkarılmayı eşitleyen bir tavır içerisine girmektedir. Kısacası doğrudan bildiriyi imzalama eylemini yeniden suç olarak tarif etmektedir. Böylelikle süreç en başa dönmüş ve barış akademisyenleri mahkemelere yıllardır anlatmak zorunda kaldıkları en temel hukuk ilkelerini bir kez daha açıklamak zorunda bırakılmıştır. Ancak daha vahimi, haksız ve hukuksuz biçimde ihraç edilen barış akademisyenlerine yıllar içerisinde yaşatılan eziyetin yükü, ikinci kez ihraç uygulamasıyla ağırlaştırılmıştır.
Bunca yıllık direnişimizin sonucunda görüyoruz ki, bizlerin ihraç edilmesine neden olan, bizleri terörle ilişkilendirmeye çalışan, akademik özgürlüklere sahip çıkmayan yöneticiler ve insan hakları ve hukuk kurallarını görmezden gelen kararlara imza atanlar var oldukça mücadele bitmeyecek.
Yılmak yok, mücadeleye devam.
Özerk, demokratik, laik üniversite ve toplumsal barış için mücadelemiz bitmedi, devam edecek.
Akademi için özgürlük, akademisyen için adalet!
Yaşasın dayanışma!
Antalya Tabip Odası
Eğitim Sen Antalya Şubesi
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Antalya Şubesi
Akdeniz Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği
İnsan Hakları Derneği Antalya Şubesi
Antalya Dayanışma Akademisi (AnDA)