0242 237 50 75

Çocuk Gelinlerin Sesiyiz !

images_bas-bild

 

Kepez Devlet Hastanesi’nde, 115’i Türk, 159’u Suriye ve Afgan kökenli toplam 274 çocuğun doğum yaptığı iddiaları ulusal basına yansıdı.

                                                                                                                                                                                  BASIN BİLDİRİSİ

Çocuk Gelinlerin Sesiyiz !

   Geçtiğimiz günlerde Antalya’da Kepez Devlet Hastanesi’nde, 115’i Türk, 159’u Suriye ve Afgan kökenli toplam 274 çocuğun doğum yaptığı iddiaları ulusal basına yansıdı. Söz konusu doğumların 15 Mart 2017 ile 26 Mayıs 2019 tarihleri arasında olduğu ve yaşları 14 ile 17 arasında değişen çocuklar tarafından gerçekleştirildiği de iddialar arasındaydı. Çocuk gelin ve çocuk anneler konusu gerek çocuk istismarı gerekse çocuk sağlığı açısından toplumsal ve tıbbi boyutu nedeniyle kaçınılmaz olarak Antalya Tabip Odası gündeminde de yerini aldı.
Kepez Devlet Hastanesi yönetimi ile yaptığımız görüşmelerde sayının 148 olduğu belirtildi. Sayılar arasındaki tutarsızlık nedeniyle verilerin gizlenme olasılığı ve konunun sadece niceliksel boyuta indirgenerek tartışılmasının yetersizliği düşünülerek yetkililerden resmi yazı ile ayrıntılı bilgi istendi, ancak henüz geri dönüş olmadı. Bu süreçte CHP Antalya Milletvekili Rafet Zeybek konuyu TBMM gündemine de taşıdı ve çocuk yaşta anne olanlar ve bebeklerinin durumu hakkında bilgi talep etti.
  Gerçekte çok açıktır ki çocuk gelin diye bir kavram yoktur, yaşananlar çocuk istismarıdır. 1948 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve 1989 Çocuk Hakları Sözleşmesi gibi uluslararası anlaşmalarda yasal evlilik yaşı 18 olarak kabul edilmiştir. Uluslararası anlaşmalarda belirtilen standartlarda 18 yaşın altında yapılan her evlilik erken evlilik, evlendirilen kız çocukları da “çocuk gelin” olarak belirtilmektedir. Bu anlaşmalara dâhil olan Türkiye’de de yasal evlilik yaşı 18 olarak kabul edilmiştir. Ancak Türkiye’de örneğin hamilelik gibi bazı özel durumlarda, 16 yaşını doldurmuş olan kız çocukları, onların yasal sorumluluğunu üzerine alan bir yetişkinin izni ile evlenebilmektedir. Bireylerin çocuk denilebilecek yaşta evlendirilmeleri insan hakları ihlali olduğu gibi kanunen de yasaktır. Türk Medeni Kanunu’na (TMK) göre; “Erkek veya kadın 17 yaşını doldurmadıkça evlenemez. Ancak hâkim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple 16 yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir. Olanak bulundukça karardan önce ana ve baba veya vasi dinlenir (TMK, 2001: md. 124). TMK’da belirtildiği üzere bireyin evlenme yaş sınırı 17’dir. Kanunun ilgili maddesinde geçen “olağanüstü durumlar” ve “pek önemli bir sebep” ifadeleri bile 16 yaşının altında her ne surette olursa olsun herhangi bir erken evliliğe imkân tanımamaktadır.
Erken yaşta evlilik bugün birçok ülkede üzerinde görüş birliğine varılan bir sosyal problemdir. Erken evlilik kavramı ülkemizde çocuk istismarı ve çocuk ihmalinden kaynaklanan bir problem olarak ortaya çıkmaktadır. Bu problem, bireysel ve toplumsal anlamda bazı temel değerleri tehdit edip toplumsal gelecek için ciddi sorunlara yol açmaktadır.
18 yaş altı evlilikler, kız çocuklarının bireysel anlamda fiziksel, psikolojik ve sosyal gelişimini tamamlayamaması ve bu durumun erken yaşta dünyaya gelen çocuklarını doğrudan etkilemesi kaçınılmazdır. Erken evlilikler aile içi şiddet, anne ve bebek ölümleri açısından ciddi riskler ortaya çıkarmaktadır. Kadınların eğitim düzeylerinin düşüklüğü ise kız çocuklarının erken evliliklerinin hem nedeni, hem de sonucudur.
Erken yaşlardaki anne adaylarının kas, kemik ve kalça gelişimi henüz tamamlanmayarak yetişkinlerin ölçülerine ulaşmamıştır. Bu nedenle doğum sırasında bazı tıbbi sorunlar oluşabilmektedir. Bu sorunlar nedeniyle doğum oldukça zorlaşır ve bunun sonucunda da annede doğumdan sonra idrar ve dışkı kaçırma gibi durumlar görülebilir. Bunun yanında, erken ve düşük kilolu doğum, gebelikte yaşanan hipertansiyon, kansızlık ve sezaryen doğum oranı da daha yüksektir.
   Erken yaşlardaki gebeliklerde yaşanacak en büyük sorun bebek ölümleridir. Yapılan bilimsel araştırmalara göre; 15 yaşın altı oluşan gebeliklerde görülen bebek ölümleri, 20 yaşın altındaki kadınlara oranla çok daha fazladır. Aynı zamanda erken yaşta gerçekleşen gebeliklerde, erken doğum ve bebeğin düşük kiloda doğma olasılığı daha fazladır. Düşük kilo (küçük bebek) ile dünyaya gelen bebeklerde birtakım nörolojik problemler görülebilmektedir. Yenidoğan bebeklerde görülen bu nörolojik rahatsızlıklar, ilerleyen zamanlarda bebekte zeka geriliği ve epilepsi gibi birtakım hastalıkların ortaya çıkmasına da neden olabilmektedir.
   Kız çocuklarının erken yaşta evlenmelerinin başlıca sebepleri arasında, geçim sıkıntısı, aile içi cinsel saldırı, evlilik dışı gebelik ve geleneksel yaşayışta hakim olan kocaya itaatin erken yaşta tesis edilmesi anlayışı sayılabilir. Ancak bu sebepler arasında, ekonomik gerekçelerin önemi yadsınamaz. Nitekim çocuk gelinlerin hangi gelir grubuna giren ailelerde görüldüğüne ilişkin yapılan ulusal ölçekteki araştırmalar, çocuk gelin görülme sıklığı ile ailenin yoksulluğu arasında doğru orantı olduğunu; küresel ölçekte, Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler örgütleri tarafından yapılan araştırmalarda da, kız çocuklarında görülen erken yaş evlilikler ile ülkenin gelişmişlik düzeyi arasında doğrudan bir ilişki olduğunu göstermektedir.
   Ülkemizde son yıllarda ortaya çıkan plansız göç ve göçmenler de pek çok psikososyal soruna yol açmaktadır.
Özellikle göçmenlerin yaşadıkları bölgelerde görülen erken evlilik veya göçmen kız çocuklarının ikinci eş olarak ileri yaştaki kişilerle birlikteliğe ya da fuhuşa zorlanması söz konusu olup gerekli önlemler alınmadığı takdirde giderek artması kaçınılmaz olacaktır.
   Türkiye’de, her üç kadından biri çocuk evliliği yapmaktadır. Çocuk gelin sorununa yaklaşımda, başlangıç olarak, ortak bir dil oluşturulması gerekir, daha sonra mücadele yöntemlerinin neler olabileceğine karar verilmelidir. Çocuk gelin sorunu ile mücadele yöntemleri olarak mevzuatta değişiklik yapılması ve mevzuatın hassasiyetle uygulanması, toplumda dinsel ahlakın yerine laik ahlakın hakim kılınması, kişi başına düşen milli gelirin artırılması yönünde iktisadi politikalar üretilmesi gerekmektedir. Türkiye’de çocuk gelin sorununa sosyoekonomik açıdan yaklaşılmadığı müddetçe her çaba yarım kalacaktır.
Gerek TTB gerekse Türk Pediatri Kurumu (TPK) yıllardır bu önemli toplumsal yaranın farkında olup ciddi bir mücadele içindedir.
   2006 ve 2014 yıllarında düzenlenen TPK Kongresinde ana tema “Çocuk Gelinler” olarak belirlenmiştir. Kurum başkanı Sayın Fügen Çullu Çokuğraş kongre tanıtım yazısında ;
“bu ülkede çocukların hastalıklarına bakarken, onların maruz kaldıkları şiddete, çocuk yaşta gelin olmalarına, küçücük elleri ile tamirhanelerde çalışmalarına, biz aile arasında hallettik diye örtbas edilen çocuk tacizlerine, anlamsız savaşların onları ne kadar örselediğine duyarsız kalmadık, hep tartıştık. Ülkemizin kanayan bir yarası olan Çocuk Gelinleri 2006 yılındaki 42. kongremizin sosyal konusu yaptık. Ne yazık ki daha adölesanlıklarını yaşayamamış anne sevgisine hala ihtiyaç duyan küçücük kızlarımız kendi vücutlarını tanıyamadan evlendirilip Çocuk Gelinler ve Çocuk Anneler olmaya devam etmekte”diyerek duruma hekimlerin verdiği önemi vurgulamıştır.
Bizler Antalya Tabip Odası olarak kentimizde ortaya çıkan ve bizce buzdağının sadece görünen bir kısmı olan çocuk annelerin durumunun aydınlatılması, gerekli sosyal ve tıbbi desteğin sağlanması ve bu konudaki yasaların uygulanması için yetkilileri göreve çağırıyoruz.

Antalya Tabip Odası Yönetim Kurulu Adına Dr.Evin Şedele