0242 237 50 75

14 Mart Tıp Haftası Çelenk Töreni Basın Açıklaması

Sunu1

Değerli Meslektaşlarımız,
14 Mart Tıp Haftası dolayısıyla 14 Mart Cuma günü Cumhuriyet Meydanı Atatürk Anıtı’nda Çelenk Sunma Töreni ve basın açıklaması yapıldı.
Etkinliğe katılan tüm meslektaşlarımıza teşekkür ediyoruz.
14 Mart Tıp Bayramımız Kutlu Olsun.
Antalya Tabip Odası
Fotoğraflar için tıklayınız.

BASIN METNİ

Kurtuluş Savaşımız sonrası kurulan Türkiye Cumhuriyeti her alanda olduğu gibi sağlık alanında da büyük atılımlar gerçekleştirmiştir. Ne yazık ki 82 Anayasası ile sağlık hizmeti asli görev olmaktan çıkarılmış, Devleti düzenlemeci yapmıştır. Sağlıkta Dönüşüm Programı hayata geçirildikten sonra sosyal hukuk devleti olan ülkemizin sosyal yönlerinden birisi olan sağlık ticari alana evrilmiştir. Hastalar müşteri olarak değerlendirilmeye başlanılmıştır. Hekim hasta arası kurulan bağlar zayıflamış adeta makineleşilmiştir. Bunun yanında 200 bini aşan sayısı ile sağlık sistemimizin lokomotifi durumundaki hekimlerin sorunları çığ gibi büyümüştür. Bu dönüşümün bir sonucu da Hekime ve sağlık çalışanlarına şiddet sayısı hızla artmıştır. Türk Milletinin içerisinden çıkan hekimlere yapılan saldırılar nerede ise kanıksanmış, can kayıpları yaşanmıştır. Hekimlerin tanı ve tedavide ilk olarak “zarar verme” sonra gerekeni yaparsın prensibinden yola çıktıkları da unutulmuştur.

Aynı okulları okumalarına rağmen hekimlerin çok değişik sağlık kurumlarında çalışmaları neticesinde sorunlarını çözme birlikteliği ve gücü kaybolmuştur. TTB Merkez konseyi de bu konuda yetersiz kalmış, hekimler süratle sendikalara yönelmişlerdir. Yapılan her girişim parça parça olmayı getirmiş birlik olup kuvvet doğurulamamıştır.

Sosyalizasyondan dönüş sonrası kurulan Aile Hekimliği sistemi de Aile Hekimlerini küçük işletmelerin hizmet satan taşeron doktorlarına dönüştürmüştür. Devletin yeterli bina üretememesi sonucu merkezler daha çok apartman altlarındaki dairelerde kira karşılığı hizmet vermeye başlamışlardır. Çıkarılan yönetmeliklerle kanunların hekimlere verdiği yetkiye müdahale edilmiş, reçetesine yazacağı ilaca kadar müdahaleler olmuştur. Performans adı altında hastalardan hekimlere memnuniyet puanı vermeleri istenmiş,daha bir çok kriter getirilerek sözleşme sonlandırılmaya kadar çeşitli yaptırımlara maruz bırakılmışlardır.

Kamu Hastaneleri, Üniversite Hastaneleri, Şehir Hastaneleri, Vakıf Üniversitesi Hastaneleri, Özel Sağlık Kuruluşları hastaneleri velhasıl tüm doktorlar ayrı ayrı; özlük hakları, rotasyonlar, nöbet eşitsizlikleri gibi her birisi için ayrı kitap yazılacak sorunlara boğulmuş, çözüm için yeterli gayret gösterilmemiştir. Asistan hekiminden uzman hekimine oradan mecburi hizmete kadar ne varsa hekimin omzuna asılmış bulunmaktadır.

Özel Hastanelerde Hekimlerin taşeron durumuna sokulması, işverenlerin baskısı ve iş güvencelerini olmaması ayrı bir sorun yumağı oluşturmaktadır.

Diğer taraftan muayenehanesi olan hekimler serbest çalışan görünse de tek özel hastanede hastalarını tedavi etme zorunda bırakılmışlardır. Özel sigorta şirketlerinin tamamlayıcı sağlık sigortası adı altında SGK yı kullanmalarına izin verilmesine rağmen, muayenehane hekimlerine bu hakkın verilmemesi aynı zamanda hastaların hekim seçme özgürlüğünü kısıtlamış bulunmaktadır.

Dönüşümün getirdiği bir diğer nokta da; Askeri Hastanelerin kapatılması sonucu savaş hekimliği konusunda eğitim görmeyen, özellikle uzman hekimlerin ihtiyaç bölgelerine geçici göreve gönderilmeleri sonucunu doğurmuştur.

Sonuçta gelinen noktada hekimler 14 Mart ta bayram yapacaklarına g(ö)rev kararı almak zorunda kalmışlardır.

Yöneticiler tüm bu sorunların çözümü olarak hekim sayısının arttırılması gerektiğine inanmış, yeterli ve nitelikli hekim yetiştirilen Tıp fakültelerimiz varken hızla Tıp Fakülteleri açılarak sayısı 140 a kadar çıkartılmıştır. Doğal olarak donanımlı bina yanında öğrencilerine yetecek sayıda öğretim üyesi bulunamamıştır. Hekimlik ‘usta çırak’ ilişkisi ile de yetişilen bir sanat olduğu için nicelik gelmiş nitelik azalmıştır.

Bütün bunların yanında 2025 yılı için sağlık bütçesi Bir trilyon 20 milyar lira olarak belirlenmiştir. Ne yazık ki bunun 200 milyar lirası şehir hastaneleri kira karşılığına gidecektir (ticari sır, KVKK kanunu gereği tam olarak bilemediğimiz ancak yazılanlardan öğrendiğimiz kadarı ile ). Oysa şehir hastanelerinin tümünün kamu malı olarak yapılmasının döneminde 20 milyar lira maliyeti olduğu da acı bir gerçektir.

Emekli hekimlerin durumu tabiri caiz ise tam bir içler acısıdır. Emekli Sandığı, SSK, Bağ Kur Emeklileri aynı okuldan mezun olmalarına ve aynı hizmetleri vermelerine rağmen sürekli değiştirilen kanunlar ve uygulamalar sonucunda çok düşük maaş almak durumunda kalmışlardır. Bu gün emekli olan her 4 hekimden 3 ü çalışmaya devam ederek yaşamlarını sürdürmektedir.

Hekimlerimiz her şeye rağmen umutsuz mudur? Tabiidir ki Atatürk’ün kendisini emanet ettiği Türk Hekimlerinin umutsuz olması mümkün değildir. Ayrıca “ Umutsuz durum yoktur,umutsuz insan vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim “ sözleri de motivasyonumuzu güçlendirmektedir.

Görüldüğü gibi bir Tıp Bayramında da dev sorunların sadece bir kısmını dile getirebilmiş, bayramı nerede ise unutmuş bulunmaktayız.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen geleceğimizin aydınlık, bayramlarımızın neşe ve mutlulukla dolu günler getireceğine inanıyoruz. Türk Hekimleri olarak Atatürk’ümüzün ışığı ile Vatanımız ve Milletimize hizmet yolunda, Bayrağımızın gölgesinde tüm gücümüzle çalışacağımıza tekrar söz veriyor, sağlıklı günler diliyoruz.

ANTALYA TABİP ODASI