Aralarında Antalya Tabip Odası’nında olduğu
Aralarında Antalya Tabip Odası’nında olduğu Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü dolayısı ile Attalos Meydanı’nda bir basın açıklaması yaptı.
Açıklamayı Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri adına Kadir Öztürk okudu
FOTOĞRAFLAR İÇİN BU LİNKİ TIKLAYINIZ
ÜLKEMİZDE, BÖLGEMİZDE, DÜNYAMIZDA
MÜLTECİLERE, İNSANLIĞA SAHİP ÇIKIYORUZ
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) 20 Haziran’ı, 2001 yılında “Dünya Mülteciler Günü” ilan etmesinin üzerinden tam 18 yıl geçti.
Geçtiğimiz 18 yıl içinde milyonlarca insanı göçe zorlayan, yerinden eden, yaşamını alt üst eden nice katliamlar, kıyımlar yaşandı.
Sürdürülen emperyalist sömürü ve işgal savaşları sonucu milyonlarca insan yaşam alanlarından göçe zorlanıyor, mülteciler göç yollarında, çağdışı koşullarda hayatlarını kaybediyor, ulaştıkları yerlerden sürülerek en temel insan haklarından bile mahrum bırakılıyor.
20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’nde Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri olarak öncelikle ülkemiz başta olmak üzere bölgemizde ve dünyada yerinden edilen herkes için yaşanılır bir dünya diliyor, göç yollarında hayatını kaybeden binlerce insanın anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.
Değerli Basın Emekçileri
18 yıldır bölgemizde ve dünyada katliamların ve afetlerin ardı arkası kesilmedi. Suriye, Afganistan, Somali, Irak, Sudan, Arakan başta olmak üzere daha nice topraklarda kan ve gözyaşı artıyor. Halklar doğdukları, büyüdükleri topraklardan kopartılıyor. Sadece başka bir ülkeye gitmek zorunda kalmanın acısı değil eşini, çocuğunu, annesini babasını kaybetmenin acısı da içlerinde büyüyor. Tüm bu acılar yetmezmiş gibi ötekileştirilen, istenmeyen, suçlu kabul edilen mağdur ve mazlum insanların yüzüne, sığınmak istedikleri kapılar kapatılıyor.
Değerli Basın Emekçileri
Günümüzde dünyadaki toplam göçmen ve sığınmacı sayısı dünya tarihindeki en yüksek sayıya ulaşmış durumdadır. Dünya üzerinde yaklaşık bir milyar insan hareket halindedir ve bunların 250 milyonu kendi ülkesi sınırları dışına çıkmıştır. Yalnızca komşumuz Suriye’de en az 5 milyon kişi dış göçe zorlanırken, en az 8 milyon Suriyeli iç göçe zorlanmıştır. Bu onların tercihi değildir. Kimse isteyerek mülteci olmuyor… Mültecilik; savaş, çatışma, şiddet ve zulüm sebebiyle meydana gelen bir sonuçtur. Açlık, savaş, yıkım, siyasi rejimler ve yoksulluk insanları yaşam alanlarını değiştirme yoluna mecbur bırakmaktadır. Hiç kuşkusuz ki; Hiçkimse evinden, yaşam alanlarından uzak olmak istemez ve mülteciliği tercih etmez.
Değerli Basın Emekçileri
Bölgemizde devam eden emperyalist savaşın sonucunda milyonlarca insan mülteci durumuna düştüğü gibi, ülkemizde de çatışmalı ortam nedeniyle yüz binlerce insan zorla yerinden edilmiş, OHAL uygulamaları nedeniyle on binlerce insan Türkiye’yi terk etmek durumunda kalmıştır.
Suriye’deki savaştan dolayı en fazla mülteci sayısına ülkemiz sahiptir. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü 16 Mayıs 2019 tarihinde Türkiye’deki kayıtlı Suriyeli sayısının bir önceki aya göre bin 122 kişi artarak toplam 3 milyon 606 bin 737 kişi olduğunu açıkladı.
Ülkemize sığınanlar arasında sürekli tedavi gerektiren hastalıklara sahip bireyler, hamile kadınlar, engelliler, küçük çocuklar ve yaşlılar, LGBTİler, etnik ve dini azınlık grup mensupları da bulunmaktadır.
Değerli Basın Emekçileri
Emperyalist işgal, savaş ve kışkırtmalarla ülkeleri mahvolan ve sayısı milyonları bulan mülteciler, insanlık dışı koşullarda yaşamaktadır. Mülteciler en genel olarak; barınma ve çalışma sorunları, sağlık, eğitim sorunları ile hukuksal sorunlarla karşı karşıyalar. Çoğu kötü barınma şartlarında ve en temel insan haklarından mahrum hayatlar sürmeye mahkum edilirken, kamplardan basına sızan cinsel istismar, şiddet, bazı bulaşıcı hastalıkların yüksek düzeylere ulaşması gibi sorunlar ise ciddi derecede kaygı vericidir. Göçmenler sürekli ölüme, yoksulluğa, fuhuşa, kölelik koşullarında çalışmaya, yeraltı yaşamlarına sürüklenmektedir.
Değerli Basın Emekçileri
Türkiye’de her geçen gün mülteci düşmanlığı da artmaktadır. Mülteci düşmanlığına dayalı ırkçılık her platformda, gündelik hayatın her alanında çığ gibi büyümektedir. Mültecilerin en temel insani davranışlarını göstermesi onları hedef haline getirmekte ve sistematik olarak yalan bilgilerle mülteci düşmanlığı körüklenmektedir. Son olarak ilimiz Gazipaşa Belediye meclisinde alınan kararla Suriyeli mültecilerin ilçe sınırları içindeki plajlara girişi yasaklanmak istenmiş, yine bu olaydan bir hafta önce Bursa’nın Mudanya ilçesinde benzer bir yasak uygulanmaya başlanmıştır.
Bu tür girişimler veya tutumlar her şeyden önce, mültecileri yok saymak, dışlamak, aşağılamak, suçlamak, hedef göstermektir. Nefret söylemidir, açıkça ırkçı tutumlardır. Bu tür kararların herşeyden önce ırkçı saldırı ve linçlere uygun ortam hazırladığı da unutulmamalıdır.
Dünya Mülteciler Günü’nde aşağıdaki acil ihtiyaçlar karşılanmalı ve/veya düzeltilmelidir.
• Tüm sığınmacılara hangi ülkeden olduklarına bakılmaksızın “mülteci statüsü” verilmelidir.
• Geri gönderme yasağı uygulamasına bir an evvel geri dönülmelidir.
• Tüm sığınmacıların barınma koşulları düzeltilmeli, ayrım yapmaksızın tümüne insancıl barınma koşulları sağlanmalıdır.
• Sığınmacıların eğitim ve sağlık hakkına erişimlerinin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
•Sağlık hizmetlerinin tüm basamaklarında yeterli sayıda çevirmen görevlendirilmeli; çevirmenlerin sağlık alanında eğitilmesine ayrıca öncelik verilmelidir.
• Yasa dışı sağlık hizmeti verildiği bilinen tüm adresler Sağlık Bakanlığı’nın ilgili birimlerince denetlenmeli, insan sağlığı ile oynayan tüm simsarlar cezalandırılmalıdır.
•Türkiye kıyılarından insanlık dışı koşullarda deniz yolculuğuna çıkarılan ve binlercesinin yaşamına mal olan deniz aşırı göç simsarlığının önüne geçilmesi için acil ve etkin önlemler alınmalıdır.
• Tüm geri gönderme merkezleri ve kamplar denetime açılmalı, şeffaflaşmalıdır.
• AFAD kamplarında basına yansıyan cinsel şiddet ve istismar vakaları ciddiyetle soruşturulmalı, sorumlular cezalandırılmalı, yeni vakaların oluşmaması için gereken tüm önlemler alınmalıdır.
• Özellikle göçmen kadınların evli olup olmamasına bakılmaksızın aile planlaması uygulamalarına ücretsiz erişiminin sağlanması acil ihtiyaçtır; bu bağlamda, istenmeyen gebeliklerin sonlandırılması önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
• Göçmenlerin çocuk yaşta evlendirilmelerinin engellenmesi için ciddi ve etkin politikalar üretilmelidir.
Kısacası başta barınma, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, sosyal hizmetler ve çalışma alanı olmak üzere var olan tüm ayrımcı uygulamalara son verilmeli, dil, din, etnisite, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği, cinsiyet, yaş, engellilik gözetmeksizin herkes tüm haklardan sorunsuz biçimde faydalanmalıdır.
Değerli Basın Emekçileri
İnsan topluluklarının tarihi, “ben” ve “öteki”nin birbirlerini yeniden keşfetme ve birlikte inşa etme süreçleridir. Bu tarihi, savaş, şiddet, ırkçılık ve ayrımcılıktan uzak, dayanışma içinde birlikte oluşturmak herkesin sorumluluğudur. Ülkemizde, bölgemiz ve dünyada hepimiz “öteki”ne yer açmaya hazır olmalı, ötekini bir tehdit değil bir zenginlik olarak kabul etmeli, dayanışma içinde olmalıyız.
Tüm ülkelerde savaşlar, emperyalist işgaller sona ermeli eşit hak ve özgürlüklere dayalı toplumsal yaşam oluşturulmalı, insanların yerlerinden edilmesine zorlayan nedenler ortadan kaldırılmalıdır.
MÜLTECİLİĞİ ORTAYA ÇIKARAN KOŞULLARA SON VERİLMELİDİR.
MÜLTECİLERE, İNSANLIĞA SAHİP ÇIKIYORUZ…
ANTALYA EMEK VE DEMOKRASİ GÜÇLERİ