0242 237 50 75

İyi Niyet ve Ödev Ahlakı

images_foto2016_kant

Prof. Dr. Uygar Abacı’nın konuşmacı olduğu “Kant’ın Ahlak Felsefesi: Değerler, Haklar, Görevler

 

Prof. Dr. Uygar Abacı’nın konuşmacı olduğu “Kant’ın Ahlak Felsefesi: Değerler, Haklar, Görevler” konulu söyleşi 19 Temmuz 2018 Perşembe saat: 18.30’da Antalya Tabip Odası toplantı salonunda gerçekleştirildi.

Yoğun katılımın olduğu söyleşide Prof. Dr. Uygar Abacı’nın yaptığı sunuma ulaşmak için bu linki tıklayınız

Fotoğraflara ulaşmak için bu linke tıklayınız

Kant’ın Ahlak Felsefesi: Değerler, Haklar, Görevler

Kant için ahlaki bir eylemin, kişinin salt eğilimi, hissi ya da bir çıkarı olması dolayısıyla değil de bir görev anlayışıyla ortaya konduğu apaçıktır. Bundan dolayı, örneğin ihtiyacı olanlara fazlasıyla merhamet hissettiğim için bir yardım kuruluşuna bağış yapmış olmam, Kant’a göre, zorunlu olarak ahlaki bir eylemde bulunduğum anlamına gelmez: Eğer eylemim, bir görev anlayışı yerine merhamet hissim üzerinden şekilleniyorsa, bu durumda o, ahlaki bir eylem değildir. Benzer şekilde, arkadaşlarım arasında saygınlığımın artacağım düşünerek bir yardım kuruluşuna bağışta bulunuyorsam, yine ahlaki bir eylemde bulunmuyorum, sadece sosyal statü kazanmak için uğraşıyorum demektir.

Dolayısıyla Kant için bir eylemin gerekçesi, eylemin kendisinden ve onun sonuçlarından çok daha fazla önemlidir. Ona göre birinin ahlaki bir eylemde bulunup bulunmadığını bilebilmek için, eylemi gerçekleştirenin niyetini bilmek gerekir. Bu durumda Merhametli İnsanın yardıma muhtaç birine yardım edip etmediğini bilmek yeterli değildir. Bu merhamet sahibi insan, eylemini kendi çıkarı için yerine getiriyor olabilir ya da eylemi yerine getirmek uğruna çektiği zorlukların ardından bir mükafat bekliyor olabilir. Bunların haricinde o bunu vicdanının sızladığını hissettiği için de yapmış olabilir: Fakat bu da eylemin gerekçesinin bir görev anlayışından ziyade, hissi olduğu anlamına gelir.

Faydacılık
Ahlaka din dışı bir temel bulma girişimlerinden biri de David Hume (1711-1776) ve Jeremy Bentham (1748-1832) ikilisinden geldi. Faydacılık, zevk ve mutluluğun gerçek değer taşıyan tek şey olduğunu öne sürüyordu. Buna göre, bütün insan eylemlerinin amacı mutluğa ulaşmaktır. Bir şey mutluluğa hizmet ediyorsa iyi, acıya hizmet ediyorsa kötüdür. Yaptığımız her davranış dünyadaki mutluluk miktarını arttırmalı ve acı miktarını azaltmalıdır.

,Kant Etiği
Kant karşı çıkmıştır. Kant’a göre, ahlâk için mutluluğu vurgulamak ahlakın doğasını anlamamak demekti. Onun bakışıyla, insandaki iyi ve kötü algısı insana duyulan saygı ile şekillenmeliydi. İnsanın özgür bir varlık olduğunun kavranması ve insana saygı duyulması çok önemliydi. Kant etiği sorunlara nasıl çözüm getiriyordu daha detaylı bakalım.

Kant Etiğinin Temelleri
Kant’ın ahlâk anlayışı var olan problemi çözerken yanlış çözümlemerden de kaçmak üzerine kurulmuştur. Kant ahlâkı farklı bir yol ile temellendirme yoluna gitmiştir.

Kant’ın Faydacılık Eleştirisi
Kant’a göre faydacılık düşüncesiyle ilgili temel problem şudur: Biz eylemde bulunurken bunun sonucunu her zaman bilemeyiz. Yani, iyilik için yaptığımız bir eylem, kötü sonuç doğurduğunda bu bizi kötü yapmaz. Eylemleri sonuçlarına göre ahlâk açısından değerlendirmek bir hatadır. Örneğin, imajını geliştirip satışlarını arttırmak için 1 milyon lira fakirlere bağış yapan biri ile, aylık 1000 lira kazanan birinin gerçekten görev olarak görüp 200 lirasını bağışlayan birinin eylemlerini nasıl kıyaslayabiliriz? Faydacılığa göre ilki daha fazla mutluluğa katkı sağlamış olabilir. Ancak bu onun da ahlâklı olduğunu göstermez.

Kant’a göre ahlâklı eylemin kaynağını sonuçlar değil amaçlar içerir. Örneğin birine organ bağışı yaptınız ancak bu bağış ona fayda göstermedi. Bu, sizin gerçekleştirdiğiniz ahlâki eylemin değerini düşürmez. Ya da savaşta Adolf Hitler’i öldürme fırsatı eline geçen bir askerin merhamet gösterip onu öldürmemesi onu ahlâksız yapmaz. Hitler ileride iktidarı ele geçirecek ve milyonların ölümüne neden olacaktır. Ancak bunu bilmeyen asker bulunduğu şart içerisinde ahlâklı olanı yapmıştır.

Kant’a Göre İyi Niyet ve Ödev Ahlakı
Kant’a göre bir şeyin iyi ya da etik olmasının en önemli şartı iyi niyettir. Bu düşünce oldukça makul bir düşüncedir. Yukarıda verdiğimiz örnekler de bununla ilgilidir. İyi olarak düşündüğümüz birçok şeyi niyetle değerlendirmemiz mümkündür. İyilik, güzellik, refah, dostluk, sadakat gibi kavramları biz etik olarak değerlendiririz. Ancak olay incelemesi yaparsak eğer, bütün bunlar için kötü sonuç doğuran örnekler bulabiliriz.

Birine yaptığınız yardım, bazı durumlarda kötü netice verebilir. Bunun için elinizden gelen bir şey yoksa eğer sizin yaptığınız davranış etiktir. Burada önemli olan şey “iyi niyet” kavramının içidir. Kant’a göre iyi niyet ödev olarak görüldüğü için sahip olunan niyettir. Ödev ahlâkı Kant felsefesinin temelini oluşturur.

Ödev ve Eğilim İkilemi
İnsanların gerçekleştirdiği davranışları ödev ahlakı ile gerçekleştirmeleri gerektiğini söylemek kolaydır. Ancak iyi niyet çoğu zaman ödev ahlakıyla değil, kişisel eğilimler ile şekillenir. İyi niyet ile yaptığımızı söylediğimiz birçok düşünce aslında kişisel eğilimlere katkı yapıyordur. Bu insan olmanın doğasında vardır. Bu nedenle yargılanacak bir şey değildir. Örneğin kendi düşüncesini herkes doğru gördüğü için bu düşünceyi insanlara aşılamaya çalışmayı iyi niyet olarak görebiliriz. Ancak bu ödev ahlakından ileri gelmemektedir. Burada kişisel eğilim ön plana çıkmaktadır.

Kant’a göre iyi niyetin temeli ödev gereği olmasıdır. Kant’ın iddiası şudur: Bir insanın sadece yapması gerektiğini düşündüğü için bir şeyi yapması dünyaya katkı sağlar. Dünyada böyle eylemler de vardır. Mesela Çernobil reaktör kazasında felaketin büyümemesi için canını feda eden işçiler buna örnek olarak gösterilebilir.

Ödevin Ne Olduğunu Bilmek
Ödev etiğinin gerektirdiği gibi davranmak anlaşılabilir bir şey. Ancak ödevin ne gerektirdiğini her zaman bilemeyiz. Hayat içerisinde sık sık ikilemlerde kalırız. Neyin bizim için ödev gereği olduğu konusunda da ikilem yaşayabiliriz.

Buna rağmen Kant, ödevin ne olduğunu kolaylıkla bilinebileceğini söyler. Eğer durum belirsizse, durumu çözmek için “kategorik zorunluk” denilen ilkeyi devreye sokmamız gerekir. Burada ortasında bulunduğumuz durumu başka insanlar için hayal ederek değerlendirmemiz gerekir. Aslında Kant’ın evrensel ahlak yasası bu temel üzerine kuruludur.

Bir eylemi gerçekleştirirken “bütün insanlar böyle yapsa evren nasıl olur” diye düşünmek gerekir. Eğer cevabınız olumluysa bu eylem ödev etiğine uyuyor demektir.Örneğin verdiğiniz sözü tutmayacağınız zaman şöyle bir dünya hayal edin ki kimse sözünü tutmuyor. O dünya daha güzel mi olurdu? Eğer cevabınız hayır ise sözünüzü tutmalısınız.

Ödev ahlakının gerekçeleri:
– Maksimler
– Kategorik imperatif (Kesin buyruk)
– Evrenselleştirilebilirlik

Ona göre evrensel ahlak yasası mümkündür. Fakat böyle bir yasa doğa yasası gibi olanı değil, olması gerekeni içeren bir yapıda olmasıyla mümkündür. Bu yasa bizim içimizde var olan iradeyle gerçekleşir. Bu, otonomidir. Otonomi “Yasası kendi içinde olmaktır.” ki bununla birlikte özgürlük ortaya çıkar. Yani insan kendi ahlak yasasını kendi belirler. Bu, ahlaki eylemin temel şartıdır. Bu ahlak yasasına uymak zorunluluk değil, bir ödevdir.

Ödev; yapmayı, yerine getirmeyi kendi isteğimizle üstlendiğimiz, sorumluluğunu üzerimize aldığımız bir buyruktur. Bu buyruk insanı dışarıdan koşullayan koşullu buyruk (hipotetik imperatif) değildir. Bu buyruk, bizim kendimize koyduğumuz bir buyruk anlamında koşulsuz buyruk (kategorik imperatif) tur. Yani ödev insana başkası tarafından değil, bizzat kendisi tarafından, kendi vicdanı tarafından verilir. İnsan kendi ödevini kendisi oluşturur.

Koşullu buyruk (hipotetik imperatif) belirli bir amaca ulaşmak için ne yapılması gerektiğini söyleyen buyruktur. İnsanın arzu ve isteklerine bağlı olan bu buyruk, eylemin muhtemel sonuçlarını dikkate alarak ortaya çıkar. Koşulsuz buyruk (kategorik imperatif) ise bir koşula bağlı olmadan, bütün insanlar için geçerliliği olan buyruktur. İnsanın arzu ve isteklerine bağlı olmayan bu buyruk, eylemin muhtemel sonuçlarını dikkate almadan, zorunlu olarak ortaya çıkar. Koşulsuz buyruğun temelinde üç ilke vardır

– Öyle davran ki davranışın temelindeki ilke, tüm insanlar için geçerli olan evrensel ilke veya yasa olsun.
– İnsanlığı, kendinde ve başkalarında, bir araç olarak değil de her zaman bir amaç olarak görecek şekilde davran!
– Öyle davran ki iraden, kendisini herkes için geçerli olan kurallar koyan bir yasa koyucu olarak hissetsin!

Yani bir eylem, bir çıkar veya beklenti içerisinde yapılmışsa bu eylem, koşullu eylemdir ve bu eylem ahlaki değildir. Fakat bir eylem, ödev duygusu içerisinde, hiçbir çıkar veya beklenti içerisine girmeden koşulsuz buyruk ile yapılmış ise ahlakidir. Örneğin araç kullanırken kırmızı ışık yandığında sadece vicdanen bu kurala uymak, Kant’a göre ahlaklı bir eylemdir. Çünkü kırmızı ışıkta, salt çıkarın tamamen dışında, sadece vicdani gereklilikten ötürü durulmuştur. Kırmızı ışıkta durma nedenimiz ceza almamak, kameraya yakalanmamak, birilerine hoş görünmek vb. ise de bu eylem Kant’a göre ahlaksızca bir davranıştır; çünkü davranışın temelinde çıkar vardır.

Bir davranış yapılmadan önce o davranışın yapılış amacı (niyeti) önemlidir. Buradaki niyet sadece ödeve uygun olarak, amacı kendisi için olan salt iyiyi (niyeti) gerçekleştirmektir. Salt iyi yasaya uygun olandır. Kant’ın bu düşüncesine ödev ahlakı (iyi niyet ahlakı) denir.